Aile Hukuku

Akbaş Hukuk & Danışmanlık, Türk vatandaşları başta olmak üzere yabancılar arasındaki nişanlanma, evlenme,  boşanma, velayet, nafaka yükümlülükleri, mal rejimleri başta olmak üzere hısımlık, soybağı kurulması, evlat edinme, çocuk malları, aile malları ile vesayet gibi konularda aile hukuku dalına giren ve bu sebeplerden doğan ihtilafların mahkeme önünde çözümünde ayrıca taraflar arasında düzenlenecek protokolün hazırlanması süreçlerinde müvekkillerine Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Medeni Kanun, ilgili milletlerarası sözleşme ve kanunlarda yer alan hükümler çerçevesinde müvekkillerinin özel hayatının gizliliğine büyük özen göstererek hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

AKBAŞ Hukuk Olarak Verdiğimiz Hizmetler:

 Boşanma ve soybağı davalarının yürütülmesi,

 Anlaşmalı boşanmalarda protokol düzenlenmesi ve yürütülmesi,

 Çekişmeli boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat taleplerinin sunulması,

 Boşanmadan sonra mal varlığı tasfiyesinin yürütülmesi,

 Aile içi şiddet ve benzeri hallerde tedbir kararı alınması,

 Evlat edinmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü,

 Evlenecek taraflar arasında yapılacak malvarlığı sözleşmeleri hakkında danışmanlık hizmeti sağlanması,

 Nişanlanmanın sona ermesinden kaynaklanan ihtilafların çözülmesi,

 Aile Mahkemelerinde görülen tüm uyuşmazlıkların çözümü,

 Aile hukuku alanında tüm mevzuatın güncelliğinin takibi.A

Boşanma Avukatı , Türk Hukuk Sisteminde avukatlık mesleğine ilişkin yasal bir branşlaşma söz konusu değildir. Ancak avukatlar, hür iradesine göre istediği davaları üstlenebilir. Daha çok Aile ve Boşanma Hukuku üzerine mesai vakfeden, Türk Medeni Kanunu’ndan doğan işlem ve uyuşmazlıklara hukuki danışmanlık sağlayan ve daha çok bu alandan doğan davalara vekalet eden avukatlar uygulamada boşanma avukatı ismi ile bilinir. Boşanma avukatı olarak faaliyet gösteren avukatlar ise Boşanma Avukatı olarak isimlendirilir. Uygulamada daha çok bu isim kullanıldığı için makale genelinde de Boşanma Avukatı ifadesine yer verilmiştir.

Aile kurumu, Türk Hukuk Sisteminde kurulması ve sona ermesi ile yasalarla tanzim edilmiş bir kurumdur. Evlilik birliğini çeşitli nedenlerle sonlandırmak isteyen taraf veya taraflar, görevli ve yetkili kılınmış mahkemede, durumları göz önüne alınarak anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası açmak suretiyle boşanabilirler. Boşanma davasının görüleceği mahkemede; nafaka, velayet, velayetin kendisine bırakılmadığı taraf ile çocuk arasında kurulacak kişisel ilişki, madde ve manevi tazminat, kişisel ve ziynet eşyalar, mal rejimi gibi hususlara boşanma ile birlikte karar verilir.

Boşanma davası açmak için öne sürülebilecek nedenler Türk Medeni Kanunu’nda düzenleme alanı bulmuştur. Kanun koyucu boşanma sebeplerini; özel sebepler ve genel sebepler olarak iki başlık altında ifade etmiştir. Bu husus, makalenin devamında etraflıca ele alınmıştır.

Boşanma davası ile birlikte aile birliğinin hukuki ve fiili varlığı sonlanır. Boşanma davası; anlaşmalı ve çekişmeli olarak iki farklı şekilde yürütülür. Gerek anlaşmalı boşanma dava sürecinde gerekse çekişmeli boşanma davası sürecinde, boşanmanın getireceği yıpratıcı etkilerin en aza indirgenmesi, hak ve menfaat kaybına uğranmaması, hatalı veya ihmali işlemler nedeniyle telafisi güç durumların muhatabı olunmaması adına emsal davalar ile deneyim kazanmış Boşanma Avukatı ile birlikte hareket etmek oldukça yararlı olacaktır..

Boşanma Avukatı , Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Anlaşmalı ve çekişmeli olarak iki farklı şekilde yürütülen boşanma davaları, Aile Mahkemesinde açılır. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde, Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla boşanma davasına bakmakla görevli kılınmıştır. Yetkili mahkeme ise tarafların son altı ay birlikte yaşadıkları yer mahkemesi ya da tarafların birine ait yerleşim yeri mahkemesidir. Taraflar birlikte veya taraflardan birisi, boşanma dava dilekçesi ile görevli ve yetkili mahkemede davayı açabilir.

Anlaşmalı Boşanma Davası

Anlaşmalı boşanma davası; evlilik birliğini sona erdirmek isteyen tarafların ortak boşanma iradesi göstermesi ve boşanmanın feri sonuçlarında asgari müştereklerde buluşması ile açılan davadır. Anlaşmalı boşanma davası, ifade edildiği üzere Aile Mahkemesinde açılır. Taraflarca hazırlanan anlaşmalı boşanma protokolü muhteviyatı dikkate alınarak harici hususlarda herhangi bir eksiklik veya yanlışlık bulunmuyorsa boşanma kararına hükmedilir.

Anlaşmalı boşanma davalarında tarafların çekişme yaşadığı herhangi bir husus olmadığı için genellikle ilk duruşmada neticeye varılır. Bu itibarla çekişmeli boşanma davalarına kıyasla çok daha kısa sürer. Ancak anlaşmalı boşanma davasında, dava öncesi hazırlanan ve yazılı olarak düzenlenmesinde yarar olan boşanma protokolü oldukça önemlidir. Zira mahkeme hakimi protokolü esas alarak boşanmaya hükmedecektir.

Anlaşmalı boşanma yoluna giden taraflar genellikle internet üzerinden protokol örneklerine bakarak protokol hazırlamakta ve netice itibariyle telafisi mümkün olmayan hak ve menfaat kayıpları yaşamaktadır. Zira her bir boşanma davasının kendine özgü hikayesi, dinamikleri ve nedenleri vardır. Tüm bu hususlar etraflıca değerlendirilerek en muntazam boşanma protokolü hazırlanmalıdır. Bu bakımdan deneyimli ve profesyonel bir Boşanma Avukatı ile iletişime geçerek hukuki destek ve danışmanlık talep etmek oldukça isabetli olacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Şartları ve Boşanma Protokolü

Boşanma iradesinde mutabık kalan eşler; en az bir yıldır evli ve boşanmanın tüm feri sonuçlarında asgari müşterek gösteriyorlar ise anlaşmalı boşanma davası açarak kısa sürede boşanabilirler. Anlaşmalı boşanma davası açmak için taraflar mahkemeye birlikte başvurabileceği gibi taraflardan birisinin açtığı davayı diğer tarafın kabul etmesi ile de dava açabilirler. Söz konusu dava öncesinde tarafların özgür iradeleri ile hazırladıkları ve içeriği itibariyle boşanmanın ekonomik neticeleri ve çocukların durumunu düzenledikleri protokolün hazırlanması gerekir.

Anlaşmalı boşanma protokolü, mahkeme hakimi tarafından re’sen değerlendirilir. Hakim, değerlendirmesinin akabinde anlaşmalı boşanma protokolünü uygun bulursa protokol hükümlerini de göz önüne alarak anlaşmalı boşanmaya karar verir. Protokolün oldukça kapsamlı, detaylı ve etraflıca düşünülerek hazırlanması, gelecekte boşanma protokolü nedeni ile hak ve menfaat kaybına uğranmaması adına önemlidir. Bu itibarla Boşanma Avukatı ile iletişim sağlanmasında ve başta protokole ilişkin olmak üzere tüm boşanma sürecine dair hukuki danışmanlık talep edilmesinde yarar vardır.

Anlaşmalı boşanma davası, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gerekçesi üzerine temellendirilir. Taraflar serbest iradesi ile gösterdikleri boşanma kararı da bir nevi karine hükmündedir. Anlaşmalı boşanma davasında tarafların vekili olması halinde yine hakim karşısına bizzat çıkılması ve beyan verilmesi gerekir. Bu gerekliliğin temel amacı ise tarafların gösterdikleri boşanma iradelerinin herhangi bir baskı ve sair olmaksızın özgürce verilip verilmediğini tespit etmektir.

Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 hükmünde kendisine düzenleme alanı bulan anlaşmalı boşanma protokolünde, tarafların anlaştıkları diğer konulara da yer verilebilir. Hazırlanan, düzenlenen ve son halini alan protokolün tarafların özgür iradeleri ile imza altına alınmış olması gerekir. Peki, anlaşmalı boşanma protokolü içeriğinde neler yer almalıdır?

  • Boşanmanın tüm ekonomik sonuçları,
  • Müşterek çocukların velayeti ve velayetin bırakılmadığı eş ile çocuk arasında kurulacak kişisel ilişkinin mahiyeti.

Çekişmeli Boşanma Davası

Çekişmeli boşanma davası, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 hükmünde düzenlenen anlaşmalı boşanma davası dışındaki boşanma nedenleri öne sürülerek açılmış, taraflar arasında boşanmanın tüm hukuki ve ekonomik sonuçlarına dair uzlaşı bulunmayan boşanma davasıdır. Nüfus cüzdanı fotokopisi ve iki nüsha dava dilekçesinin yetkili ve görevli mahkemeye ibraz edilmesi ile açılacak çekişmeli boşanma davası anlaşmalı boşanma davasına kıyasla çok daha uzun sürer. Dava süresine etki eden birçok faktör bulunur. Davanın görüldüğü mahkemedeki iş yükü, davanın uzman ve deneyimli bir avukatla yürütülüp yürütülmediği, tanık ve delillerin durumu gibi birçok faktöre göre süre değişkenlik gösterir.

Çekişmeli boşanma davasında taraflar arasındaki iletişim kanalları sağlıklı bir şekilde işlemez. Süre olarak uzun zaman alan bu davaların arzu edilen netice ile kısa zamanda sonuçlanması, yıpratıcı etkilerin en aza indirgenmesi için önemlidir. Özellikle çocukların olması halinde yıpratıcı etkiler çocuklar üzerinde daha kalıcı ve ciddi hasarlara neden olabilmektedir. Bu nedenle davanın, emsal davalar ile deneyim kazanmış Boşanma Avukatı nezaretinde yürütülmesi hak ve menfaat kaybı yaşanmamasının yanı sıra tarafların psikolojik zarar görmeden kısa sürede boşanma sürecini tamamlamalarında önem teşkil eder.

Çekişmeli boşanma davası açmak için dava dilekçesi hazırlanmalıdır. Dava dilekçesi ile ilgili hükümleri ifade eden 6100 sayılı HMK madde 119 gereği boşanma davası dilekçesi içeriğinde aşağıda ifade edilen unsurların bulunması gerekir:

  • Davanın yürütüleceği mahkemenin adı,
  • Davacının ve davalının isim, soy isim ve adres bilgileri,
  • Davacı ve davalının T. C. kimlik numarası,
  • Davacının veya davalının şayet avukatı bulunuyorsa bu durumda avukatına ilişkin isim, soy isim ve adres bilgisi,
  • Dava konusunun açıklaması,
  • Açıklama ile öne sürülen iddiaları ispat için kullanılacak delilleri,
  • İleri sürülen iddiaların hukuki dayanağı,
  • Talep,
  • Davacının imzası.

Dava dilekçesi hazırlanırken dilekçede yer verilmesi gereken bir unsur eksikse bu takdirde davacıya mahkeme tarafından bir süre tanınarak söz konusu eksikliklerin tamamlanması talep edilir. Eksiklikler bir hafta süre ile tamamlandığı takdirde boşanma davası açılmış kabul edilerek dava sürecine başlanır.

Boşanma davasının bir hukuki gerekçeye dayandırılması gerekir. Davayı açan taraf, boşanma davası dilekçesinde söz konusu hukuki gerekçeyi ifade etmelidir. Boşanma gerekçeleri ise; genel nitelikli sebepler ve özel nitelikli sebepler olmak üzere iki başlık altında incelenir. Boşanma davasında ileri sürülen gerekçenin ispat edilmesi gereklidir. Öne sürülen gerekçe şayet ispat edilemezse bu durumda davanın reddi söz konusu olabilir. Bu bakımdan öne sürülen gerekçe ve karşı tarafa ilişkin kusur durumu açık bir şekilde ispat edilmelidir.

Boşanma Sebepleri

Boşanma sebepleri; özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak iki başlıkta incelenir. Özel boşanma sebepleri:

  • Zina
  • Hayata kast veya pek kötü ya da onur kırıcı davranış
  • Küçük düşürücü suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme
  • Terk
  • Akıl hastalığı

Olup, genel boşanma sebepleri:

  • Evlilik birliğinin temelinden sarsılması
  • Eşlerin anlaşması
  • Ortak hayatın yeniden kurulamaması

Şeklinde ifade edilir.

Özel Boşanma Sebepleri

Özel boşanma sebepleri, bu sebeplere dayanılacak açılacak boşanma davasının tabi olduğu yasal süre ve diğer önemli hususlar şu şekildedir:

  1. Zina Nedeniyle Boşanma Davası

Evlilik birliği devam ederken eşlerden birisi zina ederse diğer eş, zina nedeniyle boşanma davası açma hakkına sahiptir. Zina durumu öğrenildiği andan itibaren 6 ay ve her halde 5 yıl içinde zina nedeniyle boşanma davası açılması gerekir. Yasal süresi içinde açılmayan davanın daha sonra açılması mümkün değildir. Bu hususta altı çizilmesi gereken bir diğer konu ise; zinayı affeden eş, affetmesiyle birlikte zina nedeniyle boşanma davası hakkını kaybeder. Başka nedenlerin varlığı halinde var olan nedene dayanarak boşanma davası açılabilir fakat affedilen zina için boşanma davası açılamayacaktır.

  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası

Evlilik birliği esnasında eşlerden birisi diğer eşe karşı pek kötü davranır, onurunu kıran davranışlarda bulunur veya eşin yaşamına kast ederse bu takdirde söz konusu eylemlere maruz kalan eş bu halleri gerekçe göstererek boşanma davası açabilir. Dava açma hakkına sahip olan eşin söz konusu olaylar ile birlikte 6 ay ve her halde 5 yıl içinde dava açması gerekir. Yasal süresi içinde dava açmadığı takdirde dava hakkı düşer. Zina nedeniyle boşanma davasında olduğu gibi burada da dava açma hakkına sahip olan eş affetme iradesi gösterirse daha sonra aynı gerekçeleri öne sürerek boşanma davası açamayacaktır.

  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma Davası

Eşlerden birinin haysiyetsiz yaşam sürmesi veya küçük düşürücü suç işlemesi halinde diğer eşin evlilik birliğine devam etmesi beklenmez ise bu durumda boşanma davası açma hakkı bulunur. İfade edilen nedenlere dayanarak boşanma davası açmak için herhangi bir zaman sınırı bulunmaz.

  • Terk Nedeniyle Boşanma Davası

Eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerine yerine getirmemek maksadıyla eşini terk etmesi halinde veya haklı bir sebep öne sürmeksizin ortak yaşam alanına dönmemesi halinde terk nedeniyle boşanma davası açılabilir. Fakat söz konusu terk nedeniyle meydana gelen ayrılığın en az 6 ay sürmesi ve hakim tarafından çekilen ihtarın sonuçsuz kalması şartı gerçekleşmelidir. Bunun yanı sıra eşlerden birisi diğer eşi, ortak yaşanan konutu terke zorlayabilir ve haklı bir sebep olmadan ortak yaşama dönmesine mani olabilir. Bu ve sair hallerde de terkin varlığı söz konusudur.

Terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunan tarafın talebi üzerine hakim, esası incelemeden terk eden tarafa ihtarda bulunur. İhtar ile terk eden eşe 2 ay süre ile ortak konuta dönülmesi, dönülmediği durumda meydana gelecek sonuçlar ifade edilir.

  • Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davası

Eşlerden birisi akıl hastalığına tutulursa ve bu durum nedeniyle diğer eşin evlilik birliğini devam ettirmesi beklenmez ise, söz konusu hastalık tedavi edilebilir bir hastalık değilse bu takdirde akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilir.

Genel Boşanma Sebepleri

Genel boşanma sebepleri, bu sebeplerin ileri sürülmesiyle açılacak boşanma davalarına ilişkin bilinmesi gereken önemli hususlar şu şekildedir:

  1. Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası

Tarafların, evlilik birliği ile huzur, mutluluk ve fayda görmesi amaçlanır. Fakat bazı nedenlerden ötürü evlilik birliği bu yönde seyretmez. Evlilik birliği, şayet tarafları ortak bir yaşam sürmesine mani olacak biçimde temelinden sarsılırsa evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılır. Tarafların evliliği en az 1 yıldır devam ediyorsa ve taraflar mahkemeye birlikte müracaat ederek veya taraflardan birisinin açtığı dava diğeri tarafından kabul edilerek boşanma davası açılıyorsa bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilir.

Bir üst paragrafta ifade edilen durumda tarafların hakim önünde boşanma iradelerini özgürce beyan etmeleri gerekir. Tarafların, boşanmanın hukuki ve ekonomik sonuçlarında anlaştıklarını ifade eden protokolün hakim tarafından uygun bulunması halinde boşanma kararı verilir.

  • Eşlerin Anlaşması

Genel boşanma sebeplerinden olan eşlerin anlaşmasında taraflar en az bir yıldır evli olmalı ve serbest iradeleri ile boşanma konusunda mutabık kalmalıdır. Bunun yanı sıra boşanmanın ekonomik sonuçları ve ortak çocuğa dair hususlarda da ortak paydada buluşmaları gerekir.

  • Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması

Ortak hayatın yeniden kurulamaması da genel boşanma sebepleri arasında yer alır. Ortak hayatın tekrar kurulamaması, Medeni Kanun’un 166/4 hükmünde ifade edilmiştir. Söz konusu kanun gereği “fiili ayrılık” olarak isimlendirilen bu nedene dayanılarak açılacak boşanma boşanma davası, kusur varlığına bağlı olmayan ve hakim kanaati ile evliliğin devam ettirilemez olduğu şartının aranmadığı bir boşanma sebebidir.

Boşanma Davasında Deliller

Boşanma davasını açan taraf, dava gerekçesi olarak öne sürdüğü halleri ispat etmekle borçludur. Davacı; evlilik birliğinin temelinden sarsılması, zina, terk ve sair boşanma sebeplerine dayanarak dava açtığı takdirde hangi nedene dayanıyorsa bu nedeni ispat etmekle yükümlüdür. Aksi takdirde davanın reddedilmesi olasıdır.

Boşanma davasını açan eş, diğer eş ile arasındaki sorunları, bu sorunlar nedeniyle evlilik birliğinden beklenen yararın elde edilmediğini ve evlilik birliğine devamın mümkün olmadığını ispat etmelidir. Bu süreçte hangi ispat araçlarının kullanılması gerektiği ve ne şekilde ilerlenmesinin uygun olduğu hususunda boşanma avukatı ile birlikte hareket edilmesinde yarar vardır. Zira hukuken delil olarak kabul edilmeyen ve hatta suç teşkil eden bir aracın delil olarak sunulması, hak ve menfaat kaybı yaşatabileceği gibi haklı ilen haksız konuma düşülmesine de neden olabilir.

Boşanma davasında davacı, boşanma nedeni olarak iddia ettiği hususları ispat etmekle birlikte davalı tarafın öne sürdüğü hususları çürütmek amacıyla da delil sunabilir. Bunun yanı sıra; velayet, tazminat, nafaka ve ziynet eşyası gibi konulara ilişkin talepte bulunuluyorsa yine ispat aranır. Davacı, kusurlu eşten dolayı evlilik birliğinden yaşadığı maddi ve manevi zarara dair de karşı tarafın kusurunu ispatlamalıdır. Delil süreci teknik ve hukuki bir süreçtir. Bu nedenle boşanma avukatı ile birlikte ilerlenmesi oldukça isabetli olacaktır. Boşanma davasında delil olarak başvurulabilecek araçlar oldukça fazla olmakla birlikte genel olarak şu şekilde sıralanabilir:

  • SMS,
  • Sosyal medya paylaşımları ile mesajlar,
  • Kamera kayıtlar,
  • Fotoğraf,
  • Otel Kayıtları,
  • Tanık,
  • Whatsapp yazışmaları,
  • Bilirkişi,
  • Mahkeme ilamı,
  • Kolluk araştırması,
  • Başkaca mahkeme dosyaları,
  • Banka hesap kayıtları,
  • Pasaport kayıtları.

Boşanma davasında ileri sürülen deliller hukuka aykırılık teşkil etmemelidir. Dolayısıyla delillerin elde edilme şekli de önemlidir. Örnek vermek gerekirse; bir dedektif ile anlaşıp boşanma davası için delil toplanması yasal değildir ve delil olarak kabul edilmeyecektir. Bununla birlikte özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu doğuracaktır.

Boşanma Davası Süresi

Boşanma davası süresi, taraflarca merak edilen konuların başında yer alır. Bu yıpratıcı meşakkatli sürecin kısa zamanda ve arzu edilen neticede tamamlanmasını isteyen taraflar bu noktada boşanma avukatı ile birlikte hareket ettiği takdirde hukuki prosedür zamanında ve eksiksiz bir biçimde işletileceği için istedikleri neticeyi problemsiz bir şekilde elde eder.

Yetkili Aile Mahkemesi Tevzi Bürosuna lazım gelen belge ve evrakların ibraz edilmesi ve boşanma dilekçesinin verilmesinin ardından boşanma davası açılır. Gerekli yargılama ücretinin de ödenmesinin ardından mahkeme gerekli kontrolleri sağlayarak tensip zaptı düzenler. Taraflara iletilen tensip tutanağının ardından iki hafta süre içinde yanıt dilekçesi ve deliller sunulmalıdır. Davalının cevap dilekçesine yine iki hafta süre içinde yanıt verilmesi için davalının cevap dilekçesi davacı tarafa iletilir. Davacı tarafın hazırladığı dilekçe de yine davalıya iletilerek davalının iki hafta süre içinde ikinci cevap dilekçesini iletmesi beklenir. Bu süreç, dilekçeler teatisi olarak isimlendirilir.

Dilekçeler teatisinin sona ermesiyle birlikte mahkemece ön inceleme duruşması yapılarak delil, uyuşmazlık ve sulh halleri mütalaa olunur. İfade edilen süreç tamamlandığında esas davaya geçilir. Davanın ne kadar süre alacağı pek çok yasal süreye bağımlı değişkenlik gösterir. Fakat dava sürecini hızlandırmak için bu alanda deneyim sahibi bir Boşanma Avukatı ile birlikte hareket edilmesi önemlidir.

Boşanma davasının sonuçlanmasıyla beraber boşanan kadın, boşanmış olduğu eski eşinin soy adını kullanmakta bir yararının olduğunu ve söz konusu soy ismi kullanmasının eski eşine herhangi bir zarar getiremeyeceğini ispat ederse mahkeme hakimi, kadının eski eşinin soy ismini kullanmasına onay verir. Boşanan kadının bu yönde bir talebi bulunmuyorsa evlilik öncesinde kullandığı soy adını alır.

Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat Hususu

Boşanma davası taraflarından birisi diğer tarafa kıyasen daha az kusurlu ise veya hiç kusuru bulunmuyorsa mevcut veya gelecekteki yararı, söz konusu boşanma sebebiyle zarara görecekse bu takdirde tazminat isteminde bulunma hakkı mevcuttur. Boşanma sürecinde maddi tazminat ile birlikte manevi tazminat isteminde de bulunulabilir. Boşanmaya sebep olan haller nedeniyle kişilik hakkı saldırıya uğramış olan taraf, kusurlu taraftan manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Tazminat davası eğer boşanma davası ile birlikte açılmamış ise mevcut boşanma davasının sona ermesi ve kararın kesinleşmesinin ardından 1 yıl içinde tazminat davası açılarak tazminat istemi mahkeme önünde talep edilebilir.

Tazminat hususu boşanmanın mali sonuçları arasında yer alır. Taraflar, boşanma davası açılırken tazminat talepli dilekçe ile birlikte tazminata da hükmedilmesi yönünde talepte bulunabilir. Şayet boşanma davası sonrasında tazminat davası açılacaksa bu takdirde yasal süresi içinde tazminat davası açılmalıdır. Aksi takdirde söz konusu dava, zamanaşımını nedeniyle açılamayacaktır.

Hükmedilecek tazminat tutarı hakimin takdirine bırakılmış olup mahkeme hakimi tazminat miktarını belirlerken bazı kriterleri göz önüne alacaktır. Bu kriterler arasında; tazminat ödemekle yükümlü tarafın mali durumu önceliklidir. Mahkemenin hükmettiği tazminat, tazminat yükümlüsünce ödenmezse bu durumda tazminat alacaklısı icra dairesine başvurmak suretiyle borçlu hakkında icra takibi başlatabilir. Tüm bu süreçte profesyonel bir destek almak, hak kayıplarının yaşanmasına mani olur. Boşanma avukatı tarafından değerlendirilen mevcut durumda en adil tazminat tutarına hükmedilmesi için gereken hukuki destek sağlanır.

Boşanmada Nafaka Kurumu

Boşanma nedeniyle taraflardan birisi, boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında yoksulluğa düşebilir. Taraflardan birinin yoksulluğa düşmesi halinde, şayet karşı taraftan daha az kusurlu ise yoksulluk nafakası istemi gündeme gelir. Boşanmayla beraber yoksulluğa düşecek tarafın hayatını asgari düzeyde idame ettirebilmesi adına yoksulluk nafakasına hükmedilir. Yoksulluk nafakası alacaklısı tekrar evlenirse veya taraflardan birisi yaşamını kaybederse nafaka kendiliğinden sonlanır. Bunun yanı sıra uygulamada sıkça rastlandığı üzere nafaka alacaklısı, resmi bir evlilik olmaksızın fiilen evliymiş gibi bir yaşam sürerse, boşanmayla birlikte meydana gelen yoksulluğu ortadan kalkarsa ya da haysiyetsiz bir hayat sürerse söz konusu nafakanın mahkeme kararı ile kaldırılması mümkündür. Mahkeme tarafından hükmedilecek nafaka tutarı ise mali durumlar gözetilerek hakkaniyet ilkesi gereğince belirlenir.

Boşanmada Mal Paylaşımı

Eşler, hangi mal rejimine tabi ise o mal rejiminin hükümleri esas alınarak malların tasfiyesi gerçekleştirilir. Eşler eğer herhangi bir mal rejimi belirlemediler ise bu takdirde mallar, edinilmiş mallara katılma rejimi esasa alınarak tasfiye edilir. Boşanmada mal paylaşımı sürecinde hak ve menfaat kaybı yaşamamak, telafisi mümkün olmayan zararlar ile muhatap olmamak adına boşanma avukatından hukuki destek talep etmek oldukça mühimdir.

Boşanma süreci ile birlikte tarafların merak ettiği konular arasında yer alan mal paylaşımı; kişilerin, evlilik birliği süresinde elde ettikleri malların ne şekilde paylaşılacağına dair süreci ihtiva eder. Eşler, evlilik birliğinde edinilen malların paylaştırılmasında hür iradelerini kullanarak yasal mal rejimlerinden birini seçebilir. Ancak mal rejimine dair taraflar arasında bir seçim yapılmamış ise tarafların evlilik tarihleri dikkate alınarak mal tasfiyesi gerçekleştirilir.

Yasal mal rejimleri, kişilerin evlilik tarihine göre tespit edilir. 1.1.2002 tarihinden sonra gerçekleşmiş evlilikler için edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır. Söz konusu tarih öncesi evliliklerde ise mal ayrılı rejimi uygulanır. Günümüzde uygulanan yasal mal rejimi ise edinilmiş mallara katılma rejimidir. Oldukça teferruat içeren ve teknik bir konu olan mal tasfiyesi hususunda yetkin ve deneyimli boşanma avukatından yardım almak en doğru seçenek olacaktır.

Velayet Kurumu ve Velayet Davası

Velayet davası, tarafların müşterek çocuğu 18 yaşını tamamlamamış ise, çocuğa ait velayet hakkının hangi tarafa bırakılacağını tayin etmek için açılır. Velayet hakkını isteyen taraf, çocuğa ait velayet hakkının değiştirilerek kendisine bırakılmasını talep eder. Taraflar arasında mevcut olan bir boşanma davası bulunuyorsa bu durumda harici bir dava açılarak velayet isteminde bulunulmasına gerek yoktur. Zira velayet hususu, boşanma davası sürecinde hakim tarafından gözetilir. Çocuğa ilişkin yarar ve menfaat durumu değerlendirilerek velayet hakkının en uygun tarafa verilmesine karar verilir.

Boşanmanın kesinleşmesinin ardından velayet hakkının gereği gibi kullanılmaması ve haktan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde açılacak velayet davasını açmaya yalnızca anne veya baba yetkilidir. Velayet hakkının anne veya baba dışında birisine verilmesi, kişinin akrabalık derecesi ne kadar yakın olursa olsun mümkün değildir. Zira bu hak bir başkasına devredilebilir bir hak değildir. Bunun yanı sıra anne ve babanın söz konusu haktan feragat etmesi de söz konusu değildir. Anne ve babaya ait olan velayet hakkı yalnızca yasal sebeplere dayanılarak alınabilir.

Uygulamada, eşlerin velayet hakkı konusunda çekişme yaşamalarına sıkça rastlanır. Velayet hakkı noktasında ortak paydada buluşamayan tarafların müşterek çocuğuna ilişkin velayet hakkı tayin edilirken çocuğun üstün yararı gözetilir. Velayet hakkı konu edilen çocuk 4 yaşından küçükse bu durumda annesinin bakımına muhtaç olduğu kabul edilerek velayet hakkının anneye verilmesine karar verilir. Fakat bu uygulama kesin bir uygulama değildir zira velayet hakkının belirlenmesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır.

Ortak velayet görece yeni sayılabilecek uygulamalar arasındadır. Boşanma davası ile evlilik birliğini sona erdiren tarafların, müşterek çocuk veya çocuklar ile kuracağı kişisel ilişki ve hakları eşit bir şekilde kullanılmasını ifade eden ortak velayet ülkemizde uzun bir süre uygulanmamış ancak yeni yeni uygulanan bir husustur.

Çocuğun velayet hakkı bir tarafa verildiği takdirde diğer taraf açısından bazı problemler meydana gelebilir. Bu noktada uygulanacak ortak velayet ile birlikte doğabilecek sorunların önüne geçilir. Ortak velayet kararı verilebilmesi adına öncelikle çocuğa ilişkin menfaat değerlendirilerek ortak velayetin uygun olduğuna kanaat edilmesi gerekir. Yine ortak velayet kararı için tarafların iradelerinin bu yönde olması gereklidir.

Velayet kurumu kamu düzenini ilgilendirir. Dolayısıyla mahkeme tarafından hükmedilen velayet kararı kesin hüküm ihtiva etmez. Şartlardaki değişiklikler ile velayet hakkının değiştirilmesi, velayet davası açılması suretiyle tekrar gündeme getirilebilir. Makaleden de anlaşılacağı üzere velayet kurumu oldukça kapsamlı ve mühim bir kurumdur. Bu itibarla velayet hakkına ilişkin istemde bulunan tarafın başarılı ve uzman bir boşanma avukatı ile birlikte hareket etmesinde yarar vardır.

Düğün Takıları Kime Aittir?

Düğün takılarının kime ait olacağı, uygulamada merak edilen ve taraflar arasında çekişmeye konu olan hususlar arasında yer alır. Düğün takılanın kime ait olacağı hususunda izlenecek prosedür, Yargıtay’ın son içtihadına göre şu şekilde ifade edilebilir:

  • Kadına Takılan Takılar: Kadına takılan ziynet eşyaların tamamı ve para gibi ekonomik değerler kadına aittir.
  • Erkeğe Takılan Takılar: Erkeğe takılan ziynet eşyaları içinde kadına özgü olanlar kadına aittir. Kadına özgü olmayan takılar ve paralar ise erkeğe aittir.
  • Paylaşım Sözleşmesi: Taraflar, ziynet eşyalarına ve diğer ekonomik değerlere ilişkin yapılacak paylaşımın ne şekilde olacağını içeren sözleşme ile düğün takılarının paylaşımında nasıl bir yol izleneceğini kararlaştırabilir.

Ziynet Eşyası Davası Nasıl Açılır?

Düğün takılarını konu alan talepler boşanma davasıyla beraber ileri sürülebilir. Bunun yanı sıra boşanma davasının kesinleşmesi ile birlikte harici bir dava açmak suretiyle de ileri sürülebilir. Düğün takıları talepli davanın kademeli dava biçiminde açılması daha faydalıdır. Yani ziynet eşyalarının aynen iadesi talep edilmeli, şayet bu mümkün değilse takıların bedelinin ödenmesi talep edilmelidir.

Ziynet Eşyaları Boşanmada Mal Paylaşımına Dahil Edilir Mi?

Düğün takıları kişisel mal olarak kabul edilir. Bu nedenle boşanmada mal paylaşımı hesaplanırken düğün takıları bu hesaplamaya dahil edilmez. Düğün takıları, evlilik birliğinde tarafların müşterek gereksinimleri ya da düğün giderlerine harcanabilir. Bunun yanı sıra düğün takıları ile erkeğin borcunun ödenmesi gibi durumlar gerçekleşebilir. Söz konusu haller ile düğün takılarının elden çıkması durumunda da kadın, düğün takılarını talep etme hakkına sahiptir. Ancak kadın, düğün takılarını iade edilmemek koşuluyla hür biçimde erkeğe vermiş ise bu durumda takıları talep etme hakkı yoktur. Fakat bu durumda erkeğin, takılan iade edilmeme şartı ile verildiğini ispat etmesi gerekir.

Düğün Takıları Davası Zamanaşımı Süresi

Ziynet eşyaları şayet davalının zilyetliğinde ise yani dava esnasında mevcutsa aynen iadesi için istihkak davası açılır. Düğün takılarının aynen iadesi talepli dava için yani istihkak davası için yasada düzenlenmiş zamanaşımı süresi bulunmaz. Taraflar her zaman istihkak davası açabilir. Düğün takıları, şayet davanın açıldığı esnada mevcut değilse bu durumda düğün takılarının aynen iadesi mümkün söz konusu olmadığı için bedel talep edilmemiş ise dava açmak için bağlı kalınması gereken süre 10 yıldır.

Ayrılık Davası

Ayrılık davası, boşanma davasında olduğu gibi evlilik birliğinin resmen sona ermesine neden olan bir dava değildir. Ayrılık kararı, eşlerin ortak hayatına bir süre ara verilmesine neden olur. Mahkeme tarafından hükmedilecek ayrılık kararı ile birlikte tarafların bu süre içinde evliliklerini devam ettirmek için anlaşmaları beklenir. Ayrılık süresi, Türk Medeni Kanunu’nda düzenleme alanı bulmuş olup 1 ila 3 yıldır. Söz konusu yasal süre, ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte başlar. Sürenin ne kadar olacağı ise hakim takdirine bırakılmıştır.

İddet Müddeti

Boşanma davası tamamlandığında boşanan kadın bir başka erkekle evlenmek istiyorsa bu durumda iddet müddeti, uygulamadaki ismiyle iddet süresinin tamamlanmasını beklemelidir. Şayet bu süre beklenmeden evlenilmek isteniyorsa iddet müddetinin kaldırılması davası söz konusu olur. Boşanma sonrası bekleme süresi olarak da isimlendirilen iddet müddeti yalnızca kadınlara özgü kısıtlayıcı bir süredir. Yani erkekler için, boşanma sonrasında bir yeni evlilik için beklemesi gereken süre yoktur. Türkiye ile birlikte pek çok ülkede de uygulanan iddet müddeti, Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesinde düzenlenmiştir.

İddet müddeti uygulamasının amacı; boşanan kadının olası bir hamilelik halinde, doğacak bebeğinin soy bağını tespit etmektir. Soy bağının net bir şekilde tespit edilmesi ve karışmaması amacıyla uygulanan iddet müddeti ile doğacak çocuğun korunması esas alınır. Bu süre 300 gündür. Boşanma davasının kesinleşmesi ile birlikte başlayan süre içinde kadın doğum yaparsa iddet süresi kendiliğinden sonlanır.

Boşanma Avukatı Hukuki Danışmanlık

Boşanma davasına hazırlık, dava ve sonrası süreç, psikolojik açıdan yıpratıcı bir süreçtir. Şayet dava taraflarının müşterek çocuğu bulunuyorsa bu sürecin yıpratıcı etkileri daha da ağırlaşır ve çocuk üzerinde psikolojik etkiler bırakabilir. Boşanma davası sonucunda tarafların hayat boyu etkileneceği kararlar verilmesi nedeniyle ve izah edilen yıpratıcı sürecin en aza indirgenmesi için bir uzman nezaretinde ilerlenmesi, dava sürecinin boşanma avukatı ile birlikte yürütülmesi önem taşır. Aksi takdirde, hatalı veya ihmali bir işlem nedeniyle tarafların, tekrar telafi edilmesi oldukça güç olan hak kayıplarına maruz kalması kuvvetle muhtemeldir. Boşanma davaları için Avcı Hukuk ile iletişime geçebilirsiniz.